ATADAN DEDEDEN TATLICI, BEYOĞLU KÜNEFE
ŞİRİN AHMET’İN TORUNLARI İŞİN BAŞINDA
Şehirlerin yaşam tarzları, tüketim alışkanlıkları kültürel değişimler ve etkileşimlerle bugünkü halini alıyor. Birden fazla medeniyete ev sahipliği yapmış bu şehrinde yemekleri ve tatlıları bu değişimden fazlasıyla nasibini almış. Kadayıfgiller ailesinin en tatlısı Künefe de Ortadoğu Mutfağı’ndan etkilenmiş en son halini evrimini Antakya’da tamamlayarak günümüze kadar gelmiştir.

Künefeciler çarşısı olarak şimdiki Uzun Çarşıda 1550 yıllarına ait belgeler olduğu, 1660 yılında yapılan Kurşunluhan’da konaklayan misafirlerin burada kahvaltı ve tatlılarını yiyip yola düştükleri anlatılıyor. Köklü bir tarihe sahip künefe Hataylı bir ailenin vazgeçilmez tatlısıdır. Evde yapılanı daha makbul olsa da ev tadında künefe yapan yerlerde bu lezzeti aratmıyor.

Bu hafta atadan dededen künefeci bir aileye misafir oldum. Mekanın adı İstanbul’da bir ilçe olan Beyoğlu olsa da aslında hikayesi dedeleri Şirin Ahmet’e ‘’Bey’’ denilmesinden geliyor. Beyoğlu Künefe’nin işletmecisi Mustafa Kahraman klasik Antakya Künefesi dışında yeni lezzetler keşfettiklerini Çıtır Hasır adını verdikleri fıstık ve kaymak karışımı lezzetleri de hemşehrilerimize sunduklarını çok beğenildiğini ifade etti. Künefenin yanında süt ikram eden işletmeci Kahraman, tepside iyi olan kazanır porsiyonda herkes hakkını yer diyor. Mekanın sloganından da belli olduğu gibi künefenin fıstıkla aşkı sözü, verilen her şeyde fazlasıyla fark ediliyor.

KENDİNE HAS LEZZET, BAKLA
BAKLA YAPIMI VE TARİFİ
Mutfakların Dünya çapında bilinir olmasının üç ayağı vardır çeşitlilik, tanınırlık ve özgünlük. Hatay Mutfağı deyince bu ayakların tam yerinde olduğunu çeşit yönünden zengin olduğunu söyleyebiliriz. Kendine has lezzetleri sıralayacak olursak ilk olarak en tok tutanından başlamak isterim. Hatay’da sorsanız en doyurucu yemeğiniz ne deseniz alacağınız ilk cevap bakladır.
Bakla’ya tok tutmasından dolayı beton da derler. Hazırlanışı hakkında bilgi vermeden önce bakla ve humus ustası Mehmet Çayırcı’yı ziyaret ettim. 70’li yıllardan beri aile mesleği olan baklacılığın lezzet yolculuğundan bahsederken baklanın tarifini ve püf noktalarını da benimle paylaştı. Antakya’da 5 şubelerinin olduğunu bakla da mı iyisiniz humus da mı dediğimde humusçu çok var ama bizim gibi baklacı yok diyerek işine olan güvenini de gözler önüne serdi.
İşletmenin en güzel özelliklerinden biri de yemeklerin hammaddesinin ve malzemelerinin kendi topraklarında veya köylülerden temin edilen mahsulden yapılıyor olmasıydı. Dükkanın girişinde sizi turşu sergisi karşılıyor. Yerli biber, fasulye, patlıcan, kabak, çelem, karnıbahar, havuç ve daha sayamadığım bir sürü turşu çeşidini burada bulabilirsiniz.

Bakla’nın genel bir tarifini yapacak olursak toplanan baklalar kurutulduktan sonra iç bakla haline getiriliyor. Harmandan gelen iç bakla bir gün suda bekletildikten sonra carra denilen kavanozlara konularak hamamın külhanına geceden götürülüp sabah alınıyor. Tabağa almadan önce sarımsak ve tuz eziliyor. Külhanda pişip gelen bakla ezilen sarımsağa katılıyor. Üzerine tahin ilave ediliyor ve limon sıkılıyor. Macun kıvamına gelene kadar eziliyor. Ezildikten sonra üzerine kimyon, pul biber, maydanoz, limon suyu, zeytinyağı ekleniyor ve servise hazır. Afiyet olsun.
Cumhuriyet Caddesi PTT bitişinde yer alan mekanı ziyaret ederseniz selamımızı iletmeyi unutmayın.
EXPO2021 HATAY GASTRONOMİ TURİZMİNİ UÇURACAK
NEDEN HATAY ?
EXPO 2021 Hatay şehre kalıcı bir miras bırakırken, kent turizmine uzun vadeli katkı sağlayacaktır ve kent topyekûn bir kalkınma hamlesine girecektir.
EXPO 2021 Hatay diğer botanik EXPO’larda olduğu gibi bulunduğu kenti yeşil bir marka haline getirme fırsatı sunacaktır.
GASTRONOMİ TURİZMİ ŞAHLANACAK
- Kent kalkınma stratejisi belirlenecek
- Uluslararası tanınırlığı artacak
- İmajı yükselecek
- Turizm ve kültür endüstrisi desteklenecek
- Çevre ve sürdürülebilirlik konularında farkındalığı artacak
- Kent halkının yaşam kalitesi yükselecek
- Altyapı ve erişilebilirliği iyileşecek
- Geçici ve kalıcı istihdamı artacaktır.
EXPO alanları, EXPO sonrasında da kente ve halka hizmet vermeye devam ederek, ziyaret edilmekte, çevre, botanik ve organik tarım gibi disiplinlerde uluslararası bir merkez olma niteliği kazanmakta olup ayrıca kültür turizmi bakımından şehir ve ülkeye kalıcı bir değer sağlamaktadır. Bu doğrultuda EXPO alanının genelinde gençlerin doğayı tanımalarına ve benimsemelerine imkân sağlayacak etkinlikler planlanmıştır.
Hatay’ın Amanos dağları zengin bitki örtüsünden dolayı Tıbbi & Aromatik bitki yetiştiriciliğine, zeytin, zeytinyağı ve defne sabunu gibi doğal yaşam araçlarının üretimine imkân vermektedir. Tüm bu özelliklerimizi halka tanıtarak gelecek nesillere yaşanabilir, temiz bir çevre bırakmak, ‘’sağlıklı yaşam için doğal bir çevre, çevre için yaşam ‘’ bilincinin oluşmasını sağlamak bu projenin hedefleri arasındadır.
Kentimizin yüzyıllarca Orta Asya, Hindistan ve Çin’e giden İpekyolu üzerinde bulunması ve bugün bile bölgenin petrol ve gaz ürünlerinin akidenize çıkarılabilecek dünyanın en stratejik bölgesi olması büyük bir merak uyandırmış ve bizim EXPO’yu almamızı sağlamıştır.
Tarihsel, kültürel ve Bitkisel (3500 bitki türü, 800 tıbbı&aromatik bitki, 300 endemik bitki) değerlerimizi yeniden dünya insanlarının ortak malı olarak gün ışığına çıkartmak istiyoruz. Kentimizi Marka yapmak ve dünyaya tanıtmak istiyoruz.
Antik kent Hatay’da tolerans ve hoşgörü ile binlerce yıldır süregelen birlikte yaşama isteği ve sevincini yanı başımızdaki kanlı savaşlara rağmen bütün dünyaya göstermek istiyoruz.
Hatay’ın tarihini, kültürünü, eşsiz tabiat dokusunu ve mistik havasını aynı zamanda 600’ü aşkın yemek çeşidi ile gastronomi tarafını turizm ile birleştirerek dünyaya tanıtmak istiyoruz
EXPO NEDİR ?
EXPO; Kültür, tarih, eğitim, sanat, eğlence ve ticaret alanlarında bir olimpiyattır. Dünya sergisi ya da Dünya fuarı anlamına gelen EXPO, yenilikçi paylaşımları ve ilerlemeyi teşvik ederek işbirliğini desteklemeyi ve halkın eğitim seviyesini artırmayı amaçlayan uluslararası bir etkinliktir. Ev sahibi ülke tarafından diğer ülkelerin, şirketlerin, ulusal ve uluslararası kuruluşların, özel sektör ve sivil toplum örgütlerinin halkın davet edildiği dev bir organizasyondur. Günümüzde, EXPO FIFA Dünya Kupası ve Olimpiyat Oyunlarından sonra dünyada ekonomik ve kültürel etki yaratan üçüncü en büyük organizasyondur. 150 yıldan fazla süregelen EXPO’lar yetki sahibi kişileri, uzmanları, sivil toplum kuruluşlarını ve politikacıları kapsayan geniş bir kitlenin beraberce çalışmasına olanak veren ve süreleri 6 aylık bir etkinliktir.
ANTAKYA BALIKÇILAR ÇARŞISI
HATAY ANTAKYA BALIKÇILAR ÇARŞISI
Su ürünleri sektörü, insanların yeterli ve dengeli beslenmesi için gereksinim duyulan hayvansal protein açığının kapatılmasında kırmızı et ve kanatlı etinin yanında tüketiciler için oldukça önemli bir alternatif sunmaktadır. Sezonun açılmasıyla virabismillah diyen balıkçılar sezonun iyi geçmesi durumunda hem kendilerini hem de müşterilerinin yüzünü güldürüyor. Kırsal ekonomik kalkınmada istihdam alanı yaratması aynı zamanda ihracatımıza katkıları balıkçılığın faydalarındandır.

Bu hafta ziyaret etme fırsatı yakaladığım Cevdet Hüseyinoğlu Antakya Balıkçılar Çarşısı’nın eski esnaflarından. Mesleğe başlangıcını sorduğumda Büyük Dalyanlı olduğunu söyleyerek başladı. Amik Ovası göl iken Cevdet Abi’nin babası, amcası, dedesi de gölde tatlı su balıkçılığı yapıp evlerini geçindiriyormuş. Göl kuruyup Ova olunca aileden gelen balıkçılık aşkıyla tabi baba mesleğini deniz balıkçılığına çevirmişler.

Denize kıyısı olan 7 ilçemizin hemen hepsinde balıkçılık yapıldığını ifade eden Cevdet Abi, her balığın belli bir avlanma mevsimi olduğunu anlattı. Bölgemizin balık çeşitliliği açısından zengin olduğunu Samandağ’ın Hatay balıkçılığındaki önemine değindi. LAGOS’un Dünya’nın en güzel balıklarından biri olduğunu Samandağ, Arsuz bölgelerinde yoğun olarak avlanıldığını, şimdi dönemi olduğunu söylediği (şubat) DENİZ ÇUPRASI, 15 Aralıkta sezonu kapanan 1 Şubat itibariyle başlanan DİL BALIĞINDAN, 1 Ocaktan itibaren bu mevsimin güzel balıklarından MEZGİTİ ve kılçıksız lezzetli bir balık olduğunu, soğuk havalarda çıkan lezzetlerden KALAMAR, Dörtyol ve İskenderun tarafında yoğun olarak çıkarılan Dünya’ya satılan KARİDES, Samandağ, Arsuz, İskenderun, Payas ve Dörtyol’dan çıkan MERCAN, BARBUNYA, DERE PİSİSİ, SARKOZ, TRAÇA, ZURNA, PATLAKGÖZ’ ün bu dönemin güzel balıkları olduğunu Arsuz taraflarında levrek ve çupra üreten balık çiftlikleri olduğundan bahsetti.
Genel olarak baktığımızda balık çeşidimiz fazla ama köklü mutfak tariflerimizde yeteri kadar yeri yok. Balığın sağlık açısından yeri düşünüldüğünde evlerimize daha çok girmesi dileğiyle.
ANTİKYA LEZZETLER SOFRASI-HATAY MUTFAĞI
EVDE NE YEMEK YİYORSAN FAZLASI BURADA, ANTİKYA LEZZETLER SOFRASI
2011 yılında Antakya’da Vali Göbeğinde Antakya Parkı’nda hizmete giren Antikya Restoran biri mutfakta diğeri işletmenin yönetiminde iki kadın tarafından işletiliyor. Antakya’nın dillere destan yemeklerini evlerimizde kullandığımız kalitede malzemeyle ev lezzeti sunuyor. Geleneklerine bağlı olmak deyimini yemek sanatına da yansıtan mekan çok fazla istek gelmedikçe özünde ne varsa öyle hareket ediyor. Ağzının tadını bilenlerde bu farkı iyi biliyor.

Yoğurt aşı Antakya’nın eski yemeklerinden biri olup, yoğurt ve oruğun usta ellerde sanat eserine dönüşmesidir. Eskiden kuyruk yağı ile yapılan oruk daha çok tercih edilirmiş şimdilerde müşteriler ağır geldiğini belirtip pek istemediği için Antikya, kıyma ve ceviz kullanıp herkesin gönlünü fethetmeyi başarmış. Haftada iki gün çıkan kelle paça çorbasında iddialı olduğunu dile getiren mekan işletmecisi gelmeyen pişman olur der gibi anlatıyordu. Mahulta çorbası mercimek, pirinç ve soğanla yapılan mercimek çorbasına benzer ama farklı bir yemeğimiz, yoğurt aşına benzeyen ama salçayla yapılan ekşi aşı bir Antakyalı’nın bilmesi gereken güzel yemeklerdendir.

Önceden ıslanan buğday ve dananın balık eti denilen kısmından kesilen etle pişirilen, döğülünce kaşar peyniri gibi eriyen buğday ve et aşurun muhteşem lezzetini oluşturuyor. Sac oruğu kıymalı ve kuyruk yağı ile yapılanıdır. Baklavalık yufka, döğmelik et, kavrulmuş soğan üçgen muska şekilde tereyağı ile sarılır, çıtır çıtır yenen Serimsek de bu mekanın ayrı önem verdiği lezzetlerden biridir. Kaytaz Böreği de az mayayla çok kabarmadan hamurumsu haliyle üstüne katılan kıymalı malzemesiyle her evin her durumda kurtarıcısı lezzetlerinden birisidir. Kısaca günün menüsünden birkaç örnekle bahsettik.
Bir aşçı gibi detaylı anlatamıyorum çünkü o kadar iyi yemek yapmayı bilmiyorum. Ama yemek en güzel nerede yapılıyor onu biliyorum. Temizliği, hijyeni, yöresel yemekleri, tatlıları ve bunlar kadar önemli güler yüzlü hizmetiyle gidilmesi gereken mekanlardan birisidir.
Haftalık yemek menüsü de gayet başarılı göz atmakta fayda var.

ANTAKYA SANAYİ SİTESİ’NDE EV TOSTU
ANTAKYA SANAYİ SİTESİ’NDE HATAY PEYNİRLERİYLE TOST
Tost, başlı başına bir uzmanlık alanı desem buna hiç itiraz gelmez. Yemekten hiç anlamayan tanıdıklarımız bile bu konuda birer gurme olabilirler. Tost ülkeden ülkeye değil evden eve bile değişkenlik gösterebilir. Kimileri ne bulursam atarım kimileri bu olmazsa olmazım der. Bana göre tostun atası tandır veya tırnaklı ekmeğe tuzluyoğurt sürüp odun sobasının üstünde iyice kızarana kadar bekleyip yemeye dayanır. Daha sonraki dönemlerde tost makinasına benzemeye çalışan fırınlı ocakla ısınan yeni icatlar çıktı biz de soba yerine halebi ekmeğin arasına (balon ekmek) aylarca dursa bile sertliğini hiç bozmayan sıcak su ile yumuşatabildiğimiz salamura köy peyniriyle yeni denemelere başladık.
Yakın tarihteki hızlı değişimler yöresel olandan uzaklaşmaya çocukluğumuz lezzetlerinden bizi koparmaya başladı. Antakya Sanayi Sitesi’nde tesadüfen bulduğum daha sonraları birkaç defa daha ziyaret ettiğim lezzetine doyamadığım tostçudan bahsetmek istiyorum. Yöresel olanın hakimiyetini koruduğu şehrimizin peynirlerinden yapılan tostlarından dil peynirli yumurtalı tostu çok sevdim. Bildiğiniz üzere Hatay bir peynir cenneti ve dil peyniri, sıkma, sünme, çörekotlu lavaş peyniri, yaprak peynir, salamura peynir hepsi tost için ayrı güzel. Tostun içine maydanoz, pul biber, kekik de eklenince evde yaptığım tostun tadını almaya başladım bile.
13 yıldır hizmet veren bu işletmeyi Seçil Abla ve Şaban Abi birlikte çalıştırıyor. Ev tostunun da nereden geldiğini anlamış bulunuyoruz. Seçil Abla evimde çocuklarıma hazırladığım tostları şimdi Antakya esnaflarına hazırlıyorum. Tostun içine isteğe göre salça da sürülüyor onun da yeri ayrı tabiki sevene. Şaban Abi de heryerde tost var ama yöresel peynirlerle yapanı heryerde bulamazsın diyor.
Antakya Sanayi Sitesine yolunuz düşerse 4. Caddede hizmet veren Oral Gıdaya uğrayın. Afiyet olsun.
EV GİBİ SICAK MEKAN PERVER MUTFAK
Ev yemekleri lezzet serimize küçük, şirin, sıcak bir mekana davetle başlamak istiyorum. Davet ediyorum çünkü işletmenin samimiyeti size ev sahipliği hissi verdiriyor o yüzden gönül rahatlığıyla sizleri davet ediyorum. Şehrin göbeğinde 75. Yıl bulvarında İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün tam karşısında Perver Mutfak sizleri karşılayacak. İçeriye girer girmez renkli masa örtüleri, rengarenk sandalyeler, masa üstündeki vazolar ve çiçekleri içinizi ısıtacak.

Mekanın işletmecisi Gülbahar Abla evine gelen misafirlerine sunduğu lezzet şölenini çevresinin baskısı ve desteğiyle tüm Antakya’ya yaymaya karar vermiş iyi de yapmış bu mekanı açmaya karar vermiş. Şirin mekanda Gülbahar Abla’nın en büyük destekçilerinin eşi ve ablasının olduğunu gördüm. Hayattaki en güzel şey de ailenin yanında olması değil midir. Hatta laf arasında bu lezzetin mektebi olsa hocası da babası olurmuş yani maharetin nerden geldiğini de öğrenmiş olduk.
Mekana sabah giderim diyorsan sabah çorbası içmeyi ihmal etme günün menüsüne göre her gün değişiyor. Günün her öğünün de kurtarıcı özelliğe sahip kaytaz böreği, külçe, ıspanaklı gül böreği, mini biberli sabahın erken saatlerinde yapılmaya başlanıyor, fırının çırağı hazırlanan tepsileri taş fırına götürüyor. Sabahları çayımın yanında ne yesem diye düşünmene gerek kalmadı.

Öğle yemeğine geçmeden doyduk demeyin. Yöresel yemeklerimizden aşur, tepsi oruğu, ekşi aşı, mumbar daha saymaya yüreğimin dayanmadığı her anlatışım da ne kadar şanslı bir şehirde olduğumuzu bize hissettiren tüm yemekler işte. Oruk ve mantı her gün düzenli olarak yapılıyor. Oruklar da taş fırında pişiriliyor isteğe göre kızartma da yapabiliyorlar.
Gülbahar Abla’nın ev külçesi için mayalı bir hamur hazırlanıyor daha sonra bunu yağ ile yoğurup dinlendiriyor. Dinlendirildikten sonra tekrar yoğruluyor. Hamur açıldıktan sonra içine şumra, çörekotu, susam ve tereyağı da konuluyor. Açılan hamur rulo şeklinde katlanıp halka gibi sarılıyor. Nasıl yapıldığını merak edenler videoyu izlemeyi ihmal etmesinler. Afiyet olsun.

