Diyetisyen Sedef Yeral’dan Ramazan Ayı Tavsiyeleri
KARANTİNAYA DENK GELEN RAMAZAN AYINDA DİKKAT ETMENİZ GEREKENLER
Bütün dünyayı etkisi altına almış Covid 19 salgınıyla mücadele ettiğimiz bu dönemde çoğunuz bağışıklık sisteminizi güçlü tutacak beslenme şekillerini araştırdınız, öğrendiniz, uygulamaya çalıştınız. Ramazan ayının gelmesiyle bütün düzen değişti, belki de sağlıklı beslenme geri plana atıldı. Çünkü bizim kültürümüzde ramazan sofraları denilince çoğunlukla pideler, meşrubatlar, çeşit çeşit yağlı yemekler ve üzerine tüketilen şerbetli tatlılar çağrışır. Ancak halen izolasyon sürecinde olduğumuzu, sağlıklı besinler tüketmeye eskisinden daha çok önem vermemiz gerektiğini hatırlatmakta fayda var. Aynı zamanda hareketsizliğin de had safhada olduğu bu dönemde vücut yağlanmalarını, beslenmeye bağlı sağlık sorunlarını yaşamamanız için birkaç öneride bulunmak istiyorum.
Orucu çok soğuk suyla açmak vücuda zarar verebilir.
Uzun süre açlık ve susuzluk sonrası ılık suyun susama isteğini geçirmediğini hissediyor olabilirsiniz. Soğuk su içme isteği bazen direkt dolaptan çıkmış buz gibi su içmenize neden olabilmektedir. Ancak çok soğuk su veya buzlu meşrubat içildiğinde veya aşırı soğuk yiyecekler yenildiğinde, bunların temas ettiği doku hücrelerinin düzeni bozulabilmektedir. Bu hücreler öldükleri veya devre dışı kaldıkları için vücudun savunma mekanizması olumsuz etkilenir ve mikroplar iyi bir üreme ortamı bulur. Bunun sonucunda bademcik, mide, idrar yolu ve akciğer gibi organlarda enfeksiyon gelişme ihtimali artar. Mikroplara karşı direnci düşürmemek için orucu çok soğuk suyla açmak yerine en az 10 derecede olan suyla açmanız daha doğru olacaktır.
İftar saati yaklaştıkça oluşan aşırı tatlı ya da asitli içecek tüketme isteğinin geçici olduğunu bilin.
Uzun bir açlık süresinden sonra yemek yeme vaktinin yaklaştığını bilen vücut, daha fazla susuzluk sinyalleri göndermeye başlar. Kan şekerinin düşmüş olmasından dolayı vücut şeker seviyesini hızlıca yükseltmek için sizi şekerli gıdalara ve şekerli asitli içeceklere yönlendirecektir. Ancak, bu yönlendirmeye uyduğunuz takdirde kan şekerinde hızlı bir artış olacak ve daha sonra tekrar ani bir düşüş yaşayacaksınızdır. Bu da iftarın hemen ardından gelen bir tatlı yeme isteği ve yorgunluk-halsizlik ile sonuçlanır. Burada önemli olan; orucu suyla açıp, çorbayla devam ederek 15-20 dakika aradan sonra ana yemekle devam ettiğinizde; o isteğin yok olacağını ve hazımsızlık yaşanma ihtimalinin azalacağını bilmenizdir. Orucunuzu suyla açıp çorbayla devam etmeniz yıllardır söylediğimiz bir öneridir. Ancak bağışıklığımızı yüksek tutmamız gereken bu dönemde ana yemeğe başlamadan önce mevsim sebzeleriyle hazırlanmış renkli, karışık salataları tüketmenizi öneririm. Salatayı ana yemekten önce yemeniz, o özlem duyduğunuz yemeği yerken salatayı geri plana atmanızı engelleyecek ve salata midede hacim kapladığından fazla yağlı, şekerli, hamurlu yiyeceklerin daha küçük porsiyonları sizi doyurmuş olacaktır.
Sahuru erken saatte yapıp uyumak vücuttaki yağ depolarınızı arttırır.
Evde olduğumuz bu dönemde uykusunu bölmek istemeyip sahura kadar da beklemeden gece geç saatte sahur yerine geçen öğün tüketip yatan kişi sayısı oldukça fazla. Sahurdan iftara kadar olan açlık süresi uzadıkça vücut kendini koruma mekanizmasından kaynaklı harcanan enerjiyi azaltarak vücuttaki besin ögelerinin yağ olarak depolanmasını uyarır. Açlık sürenizi mümkün olduğunca az tutmak vücudun doğal işleyişini, hormon düzeninizi daha az etkileyecektir. Oruç tutarken sahur ana öğünlerden biridir ve kahvaltı öğünü yerine geçer. O yüzden sahuru atladığınız ya da çok erken yaptığınız takdirde, gün içerisinde halsizlik, yorgunluk, düşük kan şekeri, konsantrasyon problemiyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Sahurda doygunluğun daha uzun süreli olmasını sağlamak için de yumurta, peynir, süt gibi protein içeriği yüksek besinleri tercih etmelisiniz.
Sahurdan hemen sonra uyumak reflüye yakalanma riskinizi büyük oranda arttırır.
Sahur için gece boyu uyumayıp bekleyen de olsanız, uykusunu bölüp sahuru yapıp hemen uykuya dönmeyi bekleyen de olsanız; son yudum suyla birlikte çöken rehavet direkt yatağa geçmenize neden olabilmektedir. Ancak sahurdan hemen sonra uyumak doğru değildir. Henüz sindirim gerçekleşmemiş olduğundan yatay pozisyona geçmek, mide asidinin yemek borusuna doğru ilerlemesine sebep olabilir. Bu şekilde ekşime, yanmaya sebep olabilir ve ileride reflü gibi mide rahatsızlıkları yaşamanıza zemin hazırlar. Ayrıca uykuda metabolizmanız çok yavaşladığı için hazımsızlık da artabilir. Sahurda yemek yedikten hemen sonra yatmamalı ve yarı oturur pozisyonda kestirerek dinlenmelisiniz. Yemeğinizin, yatma saatinden en az 1 saat önce bitmiş olması gerekir.
Hareketsizlik sindirimi kötü etkileyebilir.
Ramazan dönemlerinde yaşanan hareketsizlik bir de bu sene evlerde kaldığımız sürenin uzamasıyla beraber daha da hareketsiz bir yaşamı getirdi. Hareketsiz bir gün ve uzun süreli açlığın ardından yapılan yemek seçimleriniz mide ve bağırsak sisteminizi de etkiler. Bu nedenle lif içeriği yüksek olan sebze, meyve, tahıllı ekmekleri ve kurubaklagillerin sahur veya iftarda tüketimini arttırmanız doğru bir tercih olacaktır.
Ramazanda lif tüketiminizi arttırmak için;
- Sahurda yumurtanın yanında tam buğday ekmekleri ve yoğurt-meyve-yulaf ezmesi karışımlarını tercih edebilirsiniz.
- Sahur ve iftar menülerinizde etli ya da zeytinyağlı sebze yemeklerini es geçmeyin. Et, tavuk, balık yemeklerinin yanına mutlaka sebze yemeği ya da sebze garnitürleri ekleyin.
- İftar sonrası tatlılara ağırlık vermeniz, meyve tüketiminizi de azaltacaktır. Oysa gün içinde alamadığınız vitamin, mineral ve lifin büyük bir kısmını meyvelerden karşılayabilir, şekerli besin tüketme ihtiyacınızı da giderebilirsiniz.
- Çorbalara un ve pirinç yerine yulaf ezmesi ya da yulaf/buğday kepeği eklemeniz hem kıvamı arttıracak hem de vitamin-mineralle birlikte lif içeriğini de arttıracaktır.
İftardan 1.5-2 saat sonra yapacağınız ev egzersizleri de, yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmaya, kilo alma eğilimini engellemeye ve besinlerin sindirimini kolaylaştırmaya yardımcı olacaktır.
Neden Mutfak Çünkü Hatay
DUYGU SEBZECİ- Youtube İçerik Üreticisi
4 yıllık televizyon, sinema eğitimi sonunda iş aramak yerine büyük bir tutku ile baharat alışverişine gitmek. Bunu sanırım Hatay mutfağının o dostane sıcaklığından başkası yaptıramazdı. Hayaller, hedefler her zaman var ama artık öyle güzel bir yol arkadaşım var ki yol inanılmaz keyifli. Kendisine katkı sağlamayı görev edindiğim bu şehir beni hayallarime yaklaştıracak olan dünyanın kapılarını açmam için fırsat tanıyor.
Ben Duygu Sebzeci. Üniversiteden yeni mezun, Radyo Televizyon ve Sinema alanında daha nice çalışmalar yapmak isteyen, ödülleri olan bir belgesel yönetmeni. Ama şimdi kendi işimi yarattım. Ve bize bir lütuf olduğunu tekrar tekrar gördüğüm mutfağa girdim.
Bazen bir tutku peşinde, bazi işler yarım kalır. Bazen bir iş ararken bir tutku gelir, sizi bulur. Benimde hikayem böyle başladı. Zaten böyle bir şehirde yaşıyorsanız yemek yemekten, yemek yapmaktan, haklı bir gururla mutfak zenginliğinden bahsetmekten başka, şansınız olmaz. Bu bize verilen nadide bir hediye. Özellikle lezzet kelimesinin kullanıldığı her an, şöhreti kendisinden önce gelen Hatay mutfağının, Gastronomi kenti tescilinden sonra daha da merak uyandırması. Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Mutfağa gir. Gururla anlat, yap ve deneyen herkese mükemmel sonuçlar armağan et. İşte bu kadar konforlu bir mutfak kültürü.
Ben neden böyle bir denizi görmezden gelecektim ki. Üstelik nerede yaşarsan yaşa, nerede olursan ol, kendisine hasret bırakan bir deniz. Lezzetli yemek söz konusu olduğunda, etrafında senden güçlüsünü bırakmayan bir şehir.
Hatay mutfağında tutku bulmuş olmanın güzelliği ile kendime yeni bir yol çiziyorum. Artık mutfaktayım.
Yapıyorum, anlatıyorum ve gururlanıyorum. Öğrenci evlerine gelen koliyle her yerde, yemekle mutluluk veren ve tutkuyla yemek yaptıran, lezzetin başkentisin.
Daha anlatacak, keşfedilecek ve yapılacak çok şey var. Ben, bunlar için çalışacağım. Sizleri de sosyal medya hesaplarımda görmek isterim. Bu konuda desteğiniz ve takdiriniz beni mutlu eder. Nice güzel çalışmalarda görüşmek üzere. Esen kalın
Mutfakta Çalışanların Görevi, Kim Kimdir?
Emrullah Erdem Executive Chef
Bir çoğumuzun restoranlarda cafelerde otellerde, masada yemek beklerken sadece aşçının yemekleri yapmasının yanı sıra beraberinde iyi bir mutfak ekibinin olmasından geçer, iyi organize edilen ekibini iyi yönlendirmekten geçer. Bir executive chef’in en önemli görevlerinden biride bir şefin ekibini bir arada tutabilmesidir.
Mutfak çalışma düzeni, kim kimdir görevleri nelerdir?
Executive Chef (baş aşçı)
Mutfakla ilgili herşey den sorumlu kişidir, yönetim konuları, baş aşçı executive chef’in görevidir ve mutfakta kendisinden alt kademede çalışanların eğitim koordinasyonunu sağlar. Menü hazırlama planlamasında, tüm makinelerinin uygun koşullarda kullanılmasını sağlar, üretim esnasında standartı sabit tutmak, personelin çalışma zamanını izin günlerini hazırlamak, mutfakta reçetelerinin tüm bölümlere anlatması okuması uygulamaya koyması uygulatmak, mutfak personelin alımını yapması, hijyen kurallarını uygulatmak, iş güvenliğini sağlamak baş aşçının görevidir.
Sous Chef
Sous chef executive chef’in asistanıdır. Burada baş aşçının bütün çalışmalarının sorumluluğunu paylaşandır, bazı büyük mutfaklarda birden fazla Sous Chef (asistan) var, her biri farklı mesailerde görev alır. Sous Chef görevi salondaki garson ve mutfak arasındaki koordinasyonu sağlar, doğru zamanlamayı destek verir, yemeklerin garsonlar zamanında ulaşması ve masaya tüm yemeklerin eş zamanda gitmesini sağlar. Servis esnasında aboyeur olarakta görev alır. Mutfakta günlük rutin işlerin yapılmasını sağlar. Kısımlar arasında koordinasyonu sağlar. Günlük yapılan işleri ve olayları yazılı olarak baş aşçıya rapor eder. Arızalı ekipmanların onarılmasını ve çalışır hale getirmek, bütün yiyeceklerin STT’ larının tarihlenmesi depolanmasından sorumlu, sunum yapılacak düzenin kurulmasından sorumlu olup baş aşçıya rapor vermek, diğer kısımlara iletişimi saplamak, diyalog ve bilgi alışverişinde bulunmak Sous Chef’in görevleridir.
Aboyeur (abiyer)
Fransızca’da çağırıcı anlamına gelir. Genelde açık mutfaklarda olur. Aboyeur görevini yapan da Executive Chef ya da Sous Chef yapar. Mutfakta aboyeur bölümünde duran garson tarafından yönlendirilen siparişleri okuyan kişidir. Aboyeur’e gelen yemeklerin tabaklardaki son sunumunu yapan ve son kontrolünü yapar sunum hatalarını düzeltir ve garson servis elamanlarına iletir.
Chef De parti (kısım aşçı)
Kendi bölümün menüsünden sorumlu kişidir. Bu kişinin altında bir kaç aşçı ve ya yardımcı dömi vardır. Birbirleriyle koordineli bir şekilde yemeklerin aynı anda çıkmasını sağlarlar. Chef de partie bölümünden sorumlu kişidir.
Dömi (aşçı yardımcısı)
Dömi chef de partie bağlı çalışan aşçı yardımcısıdır, görevi mutfaktaki malzemelerin sebzelerin garnitürlerin nizamplaz hazırlığını, et ve deniz ürünlerinin ön hazırlıklarını ustasının kontrolünde olup verilen görevi uygulayıp mesleğini öğrenmeye gayret etmesi meyve sebzeler hazırlıkları görevleri arasındadır.
Komi
Mutfakta en alt kademe. Mesleğe yeni başlayan kişidir ustası ona verilen görevde ustasına asiste eder, Tecrübe kazandıkça pozisyonları artar.
Patisseria Chef (Pasta şefi)
Tatlı ekmek ve pastalardan sorumlu olan kişidir, özel günlerde her türlü pasta ve tatlı siparişlerini çeşitli dekor mamüllerinin hazırlığını sağlamak, her zaman için hazırlıklı olması, alt kadrosunun eğitim ve reçetelerini yaparak eğitimlerini vermesi, büfesinin pasta meyve desert ve ekmeğini organize etmek pasta şefinin görevidir.
TURİZM HAFTASI VE TURİZM EMEKÇİLERİ
Yılmaz EDE
Her yıl 15-22 Nisan Turizm haftası olarak ülke geneli kutluyoruz.
TÜİK 2019 verilerine göre, Türkiye’nin turizm geliri, 2019’da bir önceki yıla göre yüzde 17 artarak 34 milyar 520 milyon 332 bin dolar oldu.
Kültür ve Turizm Bakanlığının açıklamasına göre, Türkiye 2019 Turizm Gelirinde 51,7 milyon ziyaretçi ağırladık.
Neden mi bu rakamları verdim 2019’u geride bıraktık 2020’den de daha umutlu bir şekilde planlamalar ve hazırlıklar yapıldı ve maalesef covid-19 bütün plan ve hazırlıkları kökten değiştirdi. Peki bu kadar emek üreten sektör çalışanları ülkeye döviz kazandıran turizm emekçileri ne durumda!
Dünya geneli birçok sektörde büyük krizler yaratan, Covid-19 Ülkemizde de bizlere büyük mağduriyetler yaşatmıştır. Turizm emekçileri ‘’Baştan sona tüm emek Verenler, acentesinden transferine, tedarik zincirinden konaklama hizmeti veren tüm ekip Arkadaşlarımıza, Aşçılar, Tarihi mekân ve çarşılarda hizmet veren tüm emekçi arkadaşlarımız Covid-19 sebebi ile çok mağdur durumda.
Birçok otel restoran belirsiz bir tarihte açılacak şekilde kapatıldı. Birçok arkadaşımız işsiz ve mağdur kaldı.
Devletimiz ilk andan itibaren bazı destekler açıkladı uygulamaya aldı, lakin camianın içinden biri olarak birebir arkadaşlarımız ile yaptığımız görüşmelerde bu desteklerin yetersiz ve temel ihtiyaçları bile karşılayacak şekilde olmadığıdır.
Dileriz devletimiz turizm emekçilerinin mağduriyetlerini görür ve tekrardan durumu değerlendirip etkili adımları atacaktır.
Unutmayalım yetişmiş kalifiye turizm emekçileri, Covid-19 salgını ülkemizi terk ettiğinde, oluşacak büyük talebe yetişecek şekilde hazır bekletilmelidir.
Şimdiden o güzel günleri özlemle anıyoruz.
Unutmayalım biz çok büyük ve güçlü bir milletiz…
Gastronomi ile Nasıl Harmanlandım?

UNESCO Kenti Hatay da Covid-19 Salgını ve Hijyen
Yılmaz EDE
Tüm Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu
Genel Başkan Baş Danışmanı
Önce dünyayı sonra ülkemizi etkisi altına alan covid-19 salgını ile ilgili bireyler ve işletmeler olarak bizlere büyük sorunluluklar düşüyor.
Covid-19 ile gündemimize oturan ELDİVEN, MASKE, gibi kişisel koruyucuların bazı sektörde sürekliliği çok büyük önem arz etmektedir.
Hatay da Temel gıda ihtiyacını karşıladığımız esnaf ve işletmelerde yeterli sayılmayacak bir hijyen eksikliği olduğunu gözlemlemek çokta zor değil.
Meslek gruplarını yazmak istemiyorum, çünkü genelinde ciddi eğitim eksiklerimiz olduğunu gözlemliyorum.
Eğer daha sağlıklı ve yaşanabilir bir Hatay UNESCO Kenti istiyor isek eksik yönlerimizi eleştirmeliyiz, ama eleştiri yapar iken de çözümünü sunmalıyız.
Çözümü yapılmayan eleştiriler kente fayda yerine büyük zararlar verebilir bunun bilincinde olmak ve ona göre hareket etmek hepimizin asli görevidir.
Hatay ziyarete gelen birçok misafir resimler videolar çekmekte ve internet ortamında bunların paylaşmaktadır.
İnsanların büyük bir kısmı artık ziyaret edecekleri şehri internet ortamında araştırmaktadır. İnternet ortamında Hatay geneli tarandığında yine aynı sonuç çıkmaktadır.
Ama bunun sürekliliği sağlayacak şekilde yönetmek ve eğitim vermek eğitim almak tabiki bizim elimizde. Hatay bu konuda çok şanslı, Hatay Mustafa Kemal üniversitesi MYO Aşçılık Bölümü bu konularda çok aktif ve kente fayda sağlayacak bir birikime sahip ve bu birikimleri paylaşmaya açık. Hatay da Esnaf ve İşletmelerimiz için MKÜ, MYO nün kontrolünde genel bir eğitim planlanabilir.
Eğitime katılan kişi ve işletmelere katılım ve yeterlilik belgeleri düzenlenerek gerekli katılımın teşvik edilmesi gerekmektedir.
Hijyen konusunda Amacım eleştirmek değil, gözlemlerim bunlar çocuklarımızı ailemizi kente ziyarete gelen misafirlerimizi sağlıklı gıda tüketmelerini sağlamalıyız bu hem vicdani ve hukuki bir gereksinimdir.
Covid-19 salgını bir gün bitecek ve yine o mükemmel Hatay eski günlerine kavuşacak Antakya Lezzetlerinin tadına yine hep birlikte bakacağız.
Hoş çakalın…
ŞIHIL MAHŞE ( ŞEYHÜLMIHŞI) = (DOLMALARIN ŞAHI) HALEP USULÜ
ŞIHIL MAHŞE ( ŞEYHÜLMIHŞI) = (DOLMALARIN ŞAHI) HALEP USULÜ
10 adet küçük dolmalık kabak
500 gr orta yağı kıyma
1 su bardağı muhaşşer veya haşlanmış nohut
1 orta boy kuru soğan
½ demet kıyılmış maydanoz
Tuz, karabiber
Kabakları kızartmak için zeytinyağı
2 yemek kaşığı tereyağı
Üzerini süslemek için
2 domates
4 adet taze biber
2 yemek kaşığı domates salçası
1,5 su bardağı su
Yapılışı; kabaklar dolma oyacağıyla oyulur (ama çok ince oymayalım) kızartacağımız
tavaya yağı koyup kızdıralım ve kabakları eşit derecede bütün etrafı kızaracak şekilde
kızartalım. Kağıt havlu üzerine alıp fazla yağını bırakmasını sağlayalım. Kabakları
soğuması için ayrı bir yere koyalım. Ayrı bir tencerede kıymanın suyu çekene kadar
kavuralım üzerine 2 yemek kaşığı tereyağını koyup kavuralım, küp doğradığımız
soğanı da ilave edelim tekrar bir çevirelim tuzunu karabiberini ekleyip nohutunu da
ilave edelim ve karıştırmaya devam edelim. Tencerenin altını kapattıktan sonra
maydanozunu ekleyelim. Hazırladığımız iç harcın biraz soğumasını bekleyelim ve
kızarttığımız kabakların içini bu harçla dolduralım. Fırınlayacağımız bir fırın kabına
dizelim. Doldurduğumuz kabakların ağzına isterseniz küçük parçalar halinde domates
kapatabilirsiniz isterseniz kabakları oyunca ağız kısmını atmayın onları da kızartın
onunla da kapatabilirsiniz. Kabakları doldurup fırın kabına dizdikten sonra
dilimlediğiniz domatesleri ve eşit büyüklükte kestiğiniz taze biberlerle süsleyelim. 1,5
su bardağı suda domates salçasını eritip yemeğimizin üzerine gezdirelim. Önceden
ısıtılmış fırında domatesler ve biberler pişene kadar pişirelim.
Sarımsaklı yoğurt ve pirinç pilavıyla servis yapalım.
Babaannemin Saklı Mutfağı Kitabından
KÖMBE (SADE-FISTIKLI-CEVİZLİ-HURMALI)
KÖMBE (SADE-FISTIKLI-CEVİZLİ-HURMALI)
2 Su bardağı tereyağı
1 Su bardağı margarin (ayranı alınmış olacak) sert olur yoksa kömbeniz
2 Su Bardağından Biraz Az Şeker
1 Su bardağı süt
Tarçın-mahlep (istediğiniz kadar koyabilirsiniz)
2 Paket vanilya
1 Paket kabartma tozu
Çörekotu-Susam göz kararı
Alabildiği kadar un
Yapılışı, yağları eritip karıştırma kabına alalım sırasıyla şekeri koyup eritelim yağ
içerisinde, geriye kalan malzemeleri ekleyelim ve en son ununu da koyup yumuşak bir
hamur haline gelene kadar yoğuralım. Hamuru biraz dinlendirelim dinlenince
donacak hamur kendini toparlayacaktır. Ceviz büyüklüğünde parçalar halinde bölelim
ayrı bir tabağa koyduğumuz susama batırıp susamlı tarafı altta kalacak şekilde kömbe
kalıbına yerleştirelim ve şekil verelim. Şeklini aldıktan sonra fırın tepsisine
dizelim. Isıtılmış fırında kızarana kadar pişirelim. Kurabiye kıvamında pişecek.
Not: Sade kömbeyi bu şekilde yapıyoruz. Antep fıstıklı yapmak isterseniz hamurunu aynı
şekilde hazırlanıp elinize aldığınız ceviz büyüklüğündeki hamurun ortasını açın tavada
kavurup çektiğiniz Antep fıstığından bir tatlı kaşığı koyup kapatıp yine aynı şekilde şekil
verebilirsiniz. Ceviz ve Hurmalıda da aynı yolu izliyoruz.
Kaynak: Babaannemin Saklı Mutfağı Kitabı
BABAANNEMİN SAKLI MUTFAĞI KİTABI NASIL DOĞDU? — F.DİLEK TECİRLİ KALEMİNDEN
HER ŞEY NEŞELİ MUTFAK İLE BAŞLADI…
Zordur belki bazılarımıza hayat, her insanın kendincedir sorunları, sıkıntıları, sevinçleri ve de mutlulukları. Üzüntüden sevinç, mutluluktan paye çıkarabilirse insan işte o zaman insandır ya da insan olmayı başarabilmiştir…
İşte Neşeli Mutfak öyle duygulardan şekillendi, şekillendikçe farkına vardı. Neydim ne yapabilirdim. Önce kendime sonra etrafıma fayda sağlayacak ürünlerin yapımına evde denemelerle başladım sonrasında satış odaklı çalışmalar derken küçük bir dükkanla ben bu işi yapabilirim dediğim noktada neşeli dükkanı kurdum. Ona ‘dükkan’ diyorum dememin sebebi de artık her üründe her gıdada eskiye dönmek ve eski usul yöntemlerle üretim yapıp yine eski yöntemlerle korunmasını sağlayıp ve o şekilde sizlere ulaştırmaktı hedef. O yüzdende aynı çocukluğumun bakkal dükkanları gibi olsun istedim. Kullanılan dekorlar (tel dolaplar, bakır mutfak eşyaları, örtüler vb. eşyalar)hepsi eskiden gelmeliydi bizi, beni eskiye taşımalıydı madem eski usullerle katkısız, kimyasalsız gıda üretimi yapıp satacaktık o zaman ortam ve kullanılan malzemelerde öyle olmalıydı.
Çocukken gördüğüm ve hatırladığım, yapılıp saklanan gıdaların nasıl saklandığı, ne koşullarda yapılıp hangi zaman aralığında tüketildiğini biliyor olmak işimi kolaylaştırsa da insanların uzun yıllardır alışmış oldukları hazır, paketli ve çok uzun zamanlı tüketim tarihli ürünlerden arınması gerektiğini anlatmak bir hayli zamanımı alsa da ben kendi adıma bu şekilde çalışmaktan mutluluk duymaktayım.
İnsan ancak hasta olduğunda bu tip ayrımların farkına varıyor ve işte o zaman yediğine içtiğine önem vermesi gerektiğini hatırlıyor yada başa gelen hastalıklar hatırlatıyor desem yanlış ibare kullanmış olmam sanırım. İşte o noktada ortaya çıkan neşeli dükkan ya da diğer adıyla neşeli mutfak atölyesi, fermente, prebiyotikli yiyecekler üretmeyle başladı. Akabinde kimyasal kullanmadan ürün skalasını çoğaltarak yol almaya başladı ve bugün 3.yılını çalışıyor.
Hedef kitlemize; doğal, organik, yerli tohum ve iyi tarım uygulamalarıyla üretilen sebze, meyve, bakliyatlar ve bunlardan elde edilen besinleri besin değerleri kaybolmadan üretmek doğru saklama koşullarıyla paketleyip yada kavanozlayarak ulaştırmayı hedefleyen bir dükkan neşeli.
Ve kitap, Babaannemin Saklı Mutfağı Kitabı’nın neşeli dükkanımın bana katkısı daha da kendimi geliştirmeme sebep olan, kızıma bir miras niteliğinde yaptığım çalışmam tüm tariflerin yıllar içerisinde notlarını aldığım yemeklerin derlenip toplanması, fotoğraflanması ve bir kitap serüvenine dönüşmesi 1.5 yılımı alsa da şu hayatta yaptığım en iyi şeylerden biri diye düşünüyorum.
Babaannemden öğrendiğim, Reyhanlı’ya dair ne kadar yemek çeşidi varsa yıllarca hafızamın bir yerlerinde saklayıp da sonrasında ortaya çıkarmak ve sizlere sunmak gerçekten keyifli bir çalışma oldu.
Ve öğrendiğim her ne varsa şu anda neşeli dükkanımın oluşumunda ve devamında çok büyük katkısı olduğunu da itiraf etmeliyim.
Güzelliklerin paylaşıldığında çoğalacağına inancımızla sevgiler…
F.Dilek Tecirli